20 Mayıs 2007

Haftasonu turu.

Dün şirinyer gençliği ağırlıklı olmak üzere öğrenciler grubu olarak (her ne kadar sahte öğrenci belgesiyle girsemde) bir tura katılıp sabah 6da bardaktan boşalırcasına yağan bir yağmurun altında, 5 otobüs arka arkaya yollara düşüp, iki saatlik bir yolculuk ardından kuşadası aquaparkı sabahın köründe kargalarla beraber açtık.. :D

Hava soğuktu, yağmur sağanaktı ama zevkliydi.. (:

(Yağmur fazla olduğundan açıkhavada fazla foto çekemedim..)


http://www.adaland.com/aquapark/tr/aquapark.htm




8 Mayıs 2007

Dostum...

'Kahvabahane' hatırası.. =)
Mustim marslar üst üste gelince baya bi kızmış görünüyorsun.. =)



7 Mayıs 2007

Papatya


Ege Üniversitesi botanik bahçesinden..

20 Nisan 2007

KADINLAR GUCE TAPAR !

Askin hamalligini erkeklerin çektigi, kadinlarin ise naza çektigi lale devri çoktan bitti artik! kadin milletine hiç yüz vermiyceksin, bak o zaman nasi pervane oluyolar çevrende. "seni seviyorum" demek mi? ha ha ha saka mi bu? bu cümleyi olabildigince geç söyleyeceksin kardesim!

"kaçan kovalanir, kovalanan kaçar" diye meshur bi laftan bihabersin sanirim. miknatis gibi düsün. kizin istedigi gibi davranirsan yani ayni kutupla yaklasirsan hiçbir zaman ulasamazsin o kiza! ama sen kiza sirtini çevirip ters kutbunu gösterirsen senin çekimine kapilir ve sana yapisir. (bak bu örneklemeleri hiçbir kitapta da bulamazsin ha ona göre... ;)

kizlara yumusak davranmiycaksin kardesim! olabildigince sert olucaksin! kiz senin karsinda zangir zangir titremeli! bu satirlari okuyan kadinlar benim aptal oldugumu düsünücekler ama bosver onlar öyle sansin. çünkü bu isler böyle yürüyo haberleri yok! yumsak davransan sen lightsın derler, sert davransan kabasin derler. en iyisi ortasini bulmaktir ama ortanin sertlige yakin tarafinda durmak gerekir.

romantik olma demiyorum ama yerine göre duygusal ol. kadinlar, sevgililerinin kendilerini sasirtmalarini isterler. sen sert olup, arasira (sadece özel günlerde filan yani...) senden beklenmeyen bi hareketle ona romantik bi sürpriz yaparsan kiz o gece sabaha kadar uyuyamaz, emin ol.

kadinlari üzeceksin kardesim! evet formül çok basit: seven üzülür, üzen sevilir. seversen üzülürsün dostum. sevmek eylemi kadinlar içindir. erkege düsen ise sevilmektir.

yani soguk olmak esas kuraldir. herseyi sogukluk çerçevesinde yapacaksin. öyle yok efendim kadinlar ince, narin yaratiklarmis da, kibarliktan hoslanirmis da... geç bu isleri ya, artik devir degisti. titanic'in güvertesinde kiz tavlamaya çalismiyosun! fazla kibarlik kadinlari bayar. e zaten kadin kibardir, sen de öyle olursan kadindan ne farkin kalir? kadinlar, iliskide baskin tarafin erkek olmasi arzusundadir her zemen (öyle göstermek istemeseler de bu böyledir!). yani iplerin erkekte olmasini isterler. sert olucaksin! ne o öyle çiçekli böcekli siirler falan? birak da o isi kiz yapsin, sen diil.

kizlar, soguk duran erkeklere, "ay ne karizmatik bi çocuuuuukkk...", "çok karakter sahibi bi çocuga benziyo, baksana kimselere paz vermiyo..." gibi etiketler yapistirirlar ve farkinda olmadan o erkegin çekim kuvvetine kapilirlar. onu elde etmek adina diger kizlara sidik yarisina girerler.

kizlar mahallenin serserisiyle çikar ama memuruyla evlenir. serseri ol demiyorum tabi ama serseri gibi kizi hiç tinlama. sen takmadikça pesinden kosucak, görüceksin.


bi de arama olayi var. kizi sen aramiycaksin, hep o arasin. sana mesaj çektigi zaman 3 saat sonra cevap yolliycaksin (tabi sadece ilk zamanlar) . bunun sebebi, senin kolay lokma olmadigini anlasin ki degerini bilsin. sen beni dinle her zaman kazanirsin... kizlara yüz verme.

her zaman oldugu gibi konuyu tek cümleyle anlatarak yazima son vericem:

KADINLAR GÜCE TAPAR!

(tayfun bu blog işi iyi olmus bana da yap sevabına)

18 Nisan 2007

Karşı cinsi etkileme..

Kimselerin aşık olduğunu, acı çektiğini, çok güzel ilişkilerinin olduğunu…vs. söyleyenleri çok yerde görüp acısını/mutluluğunu paylaşıp, akıl vermeye kalkmışsınızdır..Kız erkek hiç fark etmez, sık yaşanan durumlardır bunlar ve ben erkeklerden birza aşık olduğunu lakin ılamadığını söyleyip bunalıma girenleri ele alacağım..

Burada öncelikle sormamız gereken bu kişiza aşık mı? Yoksa aşık olduğunu mu sanıyor? Aşk denen duygu karmaşası onun için ne ifade ediyor? Ben bu insanların aşkın ne olduğunu bilmediğini veza aşık olduğunu sandığını anlıyorum..

Çünkü:
  • Henüz tanışmadığı için kız hakkında hiçbir bilgi sahibi değil.
  • Kendini de tam olarak tanımıyor.
  • Kızın değer yargıları ile kendi değer yargılarının uyuşmaması gibi bir sorunla karşılaşabilme ihtimalini hiç hesap etmemiş.
  • İçindeki bir dürtüyleza aşık olduğunu kendine inandırmış fakatben bu kızın nesine aşık oldumsorusunu kendine hiç sormamış..

Bu soruyu kendine sormaması kızı insan yerine koymadığı anlamını taşır...
Saçmalama landiyen tiplerin daha iyi anlaması adına bu konuyu biraz ıp, kendi kendimle konuşuyorum

Ben X’i seviyorum.. Ona aşığım.. Heyooo! Yahu iyi de ben X’in nesine aşık oldum? O çok güzel biri.. Ama onun güzel olması benim ona aşık olmam için yeterli mi? Bir çok güzel kız var neden o? Hmm güzellikten başka bir şeylerde olmalı. İyi kalpli bir insan. Ama iyi kalpli milyonlarca kız var neden o?

Bu şekilde X in bütün olumlu yönlerini çoğaltıp sıralayabilirim...

Çünkü içimdeki dürtüler banailla o” diyor. Peki içten gelen dürtülerimin X’in içinden gelen dürtülerden haberi var mı? Şimdilik yok.. Olmadığı gibi umursamıyor da... İçten gelen dürtüler bana o kızın benim olması gerektiğini söylüyor.. Peki ben onunla olmak içine ne yapmalıyım ?

Şimdide X ile birbirimize aşık olduğumuzu varsayıp, kendi kendimle konuşmaya devam edeyim..

X teklifimi kabul etti çok mutluyum !
Her gün onu biraz daha keşfediyorum.. Yemek zevklerimiz aynı, beni hiç sıkmıyor, onunla beraberken zamanın nasıl geçtiğini anlamıyorum, onunla beraber olmayı çok seviyorum, keşke hiç ayrılmasak…falan fesmekan

Beraberliğimiz tüm hızıyla devam ediyor..

X ile görüşemedim annesi ile çarşıyı gezmeye gittiler.. Keşke gitmeselerdi benimle buluşurdu... Zaten bu hafta çok az görüşebildik benim derslerim çok yoğun, vaktim az ama X beni anlamıyor.. Sanıyor ki o her istediğinde ben onun yanında olabilirim. Ben de öyle olsun isterdim ama olmuyor işte derslernavlar falan filan derken vaktim kalmıyor..

Örnekleri daha fazla çoğaltmaya gerek yok, hepimizin günlük ilişkilerinde karşılaştığı şeyler bunlar zaten.. Hayatımızın bir başkasının hayatıyla çakışması ile başlarlar.. Bu çakışmaların sonucu şansımız varsa iyi, yoksa kötü olur..İyi olursa her iki taraf için de iyi, kötü olursa her iki taraf için de kötü olacağı tartışılmaz.. Örnek olarak basit bir ayrılık bile kimilerine göre çok az da acı verse zarardır.. İyi başlayan ama biten bir ilişki vardır..Bitmesinin sebebi ise yaşananların artık yaşanamaz hale gelmesidir..Şimdi yeniden başlamak lazım..Yeniden örnekler, yeniden heyecan, yeniden emek… En kötüsü de bu biten ilişkinin götürdüğü birde kayıp zaman vardır.. Sen hem zamanını hem emeklerini, hayallerini, umutlarını kaybetmişsindir..

Peki şimdi suçlu kim? Beni anlamadığı için X mi ? Peki ben X’i ne kadar anladım? Bence burada tek suçlu benim.. Çünkü içimden gelen o dürtüleri, duyguları dinledim.. Karşımdakini tanımadan, onun değer yargıları ile kendi değer yargılarımın uyuşmaması gibi bir sorunla karşılaşabilme ihtimalini hesap etmeden onunla bir yaşam kurmaya karar verdim. Kurdum da.. Ama yaşamadı..

Peki beni bu yaşamı kurmaya iten neydi? Bu benim kendimi tanımayıp, içimden gelen sesleri sorgulamamam.. Peki ben neden bunları sorgulamıyorum? Bu herkese göre değişir ama genel olarak toplumsal baskı diyebiliriz..Çevremdeki herkes ilişki yaşıyor ben de yaşamalıyım mantığını öylesine içselleştirmişiz ki; kendimizin ilişki yaşayabilecek biri olup olmadığımızı sorgulamıyoruz... Ama bilimsel bir gerçek var.. Başlangıcı yanlış olan bir olayın doğru gitmesi mümkün değildir ve çevremizde yaşanan ilişkiler de çok normal değil.Hepsi inişli çıkışlı yaşatmaya çalışıyor bir şekilde.. Kimi başarıyor, kimi bitiriyor.. Tamamen şans.. Oysa şansarakılmayacak kadar önemli bir durumdan bahsediyoruz, kendi yaşamımızdan.. Yeni bir yaşam kurmaktan.. Neden bunu şansarakayım ki? Bırakanların da şanslı olanlar için mutlu bir aile, şansı olmayanlar içinse ihanet, ayrılık, cinayet, intihar, yetim kalan çocukar, mahkemeler..vs. …

Peki tüm bunların nedeni ne şimdi onları inceleyelim..

Aslında yanıt sadece bilinçsizlikten ibaret.. Erkeğin bilinçsiz olduğu gibiz da bilinçsiz aptalın teki.. Ne istediğini kendi bile bilmiyor.. Kız da erkek de saçmalamaya başlıyor. Ve sonunda ortaya beyinsiz kız ile beyinsiz erkek modeli çıkıyor. Peki bu beyinsiz geri zekalılar ne yapıyor birazda onlara değineyim..(hafiften ağız da bozduk, hoş oldu(!) )

Kız erkeğe güzel görünüp onu etkilemek için dekolteli elbiseler giyip, makyaj yapmamış gibi görünmek için saatlerce makyaj yapıp, düşük bel pantolonlar giyipcinsellik ve görselliğini ön plana çıkarıyor. Beyin ve düşünce yok. Sadece cinsellik ve görsellik...

Peki bizim beyinsiz erkek ne yapıyor? Tabi ki bunlara cevap veriyor.. Lüks arabalara binip, marka giysiler giyip, saç sakal tipini düzenleyip aynı şekilde görselliğini öne çıkarıyor.. Tabi yine beyin yok.. Beyinsiz mal bir karının peşinde koşan beyinsiz bir erkek.. Bu iki beyinsizin birleşmesinden ortaya çıkan beyinsiz, duygusuz bir ilişki. Duygusuz diyorum çünkü ilişkiyi yaşayanlar kendileri değil.. Erkeğin araba ile kazandığı, diğer salağın cinsellik kokan kişiliği yaşıyor bu ilişkiyi.. Beyinsiz olduklarına değinmiştik, şimdi bu ilişkiden beyin kavramını çıkarıyoruz.. Geriye ne kaldı? Araba, düşük bel dekolte giysiler, makyaj malzemeleri, marka elbiseler ve bunlarla kazanılmış bir toplum kariyeri..

Bu tayfalar kendilerine insan diyen ama benim gözümde vitrin mankenlerinden tek farkı canlı olması olan beyinsiz yaratıklardan başka bir şey değil.. İşin kötüsü ve komik olanı bu yaratıklar kendilerinin diğer insanlardan üstün olduklarını sanıyorlar...

Neyse...

Burada yaşananlar aşk mı değil mi bilmiyorum bir belirsizlik söz konusu.. elde etme, sahiplenme isteği de olabilir. Karşı tarafa ılamamanın sebebinin onu kaybetme korkusu olduğu kesin.. İyide eleman o zaten hiçbir zaman senin olmadı ki ! O nedenle kaybedilecek bir şey yok. O sadece bir insan ve ikinizin yaşamından bir yaşam türeyecek. ıldıktan sonra kabul etmezse ne olur bu ortak yaşam türemez.. Bu da kötü bir şey değil, hiç olamayan bir şey kayıp değildir.. ;)

26 Mart 2007

Kriz..

Anneannem otobüste kalp krizi geçirdi cuma günü..
İki gün yoğun bakımda kaldıktan sonra dün anjio ameliyatı oldu..
Bugün de taburcu ettiler ve eve getirdik 10dk önce..
Bu hafta içinde de açık kalp ameliyatı olucak..
Doğum günümde böyle olaylar yaşanması da ayrı bir burukluk..
Dünkü ameliyat iyi geçti, atlattı ama bu haftaki nasıl olacak bakalım..






Bugün benim doğum günüm..

Evet daha ne olup bittiğini anlamadan kıcıma yediğim tokatla beraber dünyayla tanıştığım gün 27 Mart..

Uzun bir yıl daha nasıl geçti, hayatın acelesi ne anlamıyorum..
İyi olansa sanırım hala yaşlanmadım ;)

Öyle ilginç bir gündür ki bu; her ne kadar arayıp soranlar olsa da (başka zamanlar üstünüzde at tepinse dahi umurlarında bile olmadığınız kişiler dahil) eğer önem verdiğiniz! bir kişi sizi aramasın diğer arayanlarının hiç bir önemi kalmaz..
Hele ki o unutan/aramayan kişiyi gerçekten önemsiyorsanız bunu fena takarsınız kafaya..
(bkz: kendimden biliyorum)
Ama o bir kişi ararsa işte o zaman yaşıyorum dersiniz..

Evet böyle günlerde hatırlanmak keyif verir çoğu insana..
Ama delirircesine önem vermek, hatırlanılmazsa sinir krizlerine girmek de gereksizdir..

Hatırlansam da hatırlanmasam da benim önem verdiğim bir gündür..

Aslında belki arayıp sormayan kişiler de haklıdır.. Anam doğurmuş, doktor doğurtmuş, ebem yardım etmiş, afedersiniz babam olayın faili olmuş.. ben ne bok yedim de kutlanıyorum değil mi?

Neyse bunları geçtim..
Benim için yaşlanıyormuşum, zaman su gibi geçiyormuş, falanmış filanmış önemli değildi de, saat tam 12de beklediğim kişinin araması yerine, turkcell in ruhsuz bir mail atıp kutlaması koyuyo, cidden koyuyo insana lan...
(bkz: anladın sen onu)